29 Ekim 2010 Cuma

şemsiyemi sana uzatıyorum...


şemsiyemi sana uzatıyorum...
yağmurları ıslanmayı seçiyorum...
küçükken görmüştüm ip cambazlarını...
aradıkları dengeyi ellerindeki şemsiye taşıyordu...
şemsiyemi sana uzatıyorum...
merak etme
soyunan çıplak iplerine bakmadan,
gözlerimi kapatarak uzatacağım sana şemsiyeni...
şemsiyemi sana uzatıyorum...
çıplak tellerde yürürken sen,
hani hayin bir yağmur aniden yağar ya diye...

2 yorum:

üryan dedi ki...

şemsiye..
yağmurdan korusun diye mi beni,
peki o zaman nasıl temizlenirim..

hem yağmur yağarsa,
o çıplak teller kısa devre yapar bilirsin..
o zaman belki
tutunup bir şemsiyeye
uçar giderim gökyüzünde bir an
sonra çakılırım sırt üstü toğrağa..
belki biraz ölürüm ne iyi..

e.t. dedi ki...

boynu bükük ölümleri takardı boynuna muska diye...
belki biraz ölürüm için koklardı mezardan avuçladığı topraktan...
nasıl tem/izlenirsin su dudaklı yağmurların okşayışından...
boynu bükük ölümleri takardı boynuna muska diye...
tadına doyulmaz sol yanının kokusunu içmişler yüreklerine...
sütünün tadı cennet...
boynu bükük ölümleri takardı boynuna muska diye...
uçar gidersin belki,
belki sırt üstü yazarsın gülüşünden sağdığın ilk şiiri ,tavanından çalıp ilk mısrasını...
gazete sayfalarından kaplanan iki ortalı defterin,
o bin çiçek kokan dert balı
gözlerin...