Tek derdin hemen sızmak mı içime.
Dehlizlerim,kuytularım,derinlerim,
Bir yeraltı şehri ruhum,
Beynim bir karanlıklar sarayı.
Bir mum yanıyor en tepedeki kulede,
Güneşim sayıyorum tüten her sessiz kelimeni yüzüne çıplak ayakları ile kıyamayıp basamayan sevdalı gözlerimde...
Tek derdin hemen sızmak mı içime.
Ben içimde sana teslim etmeyi düşünürken bu şehrin anahtarını,
Sen bir köstebek gibi kazıyorsun beni taş çatlasın üç karış derinime.
Etme.
Tek derdin hemen sızmak mı içime.
On altın para tozlanmış kalmış bir kenarda,
Peşine düşmüş de insanlar,
Susmuş tüm şehir,
Alıp gitsinler diye sadece,
Dokunmasınlar asla şehrime...
Tek derdin hemen sızmak mı içime.
Gezdirseydim sana önce bu karanlıklardaki düşlerimi...
Elele tutuşup uyusaydık bir mum alevi gölgesinde yüzümüzü ısıtırken o bir damla ateşin yağlı idam ipi,
Kapatıp usulca gözlerimizi bu sonsuz geceye...
Tek derdin hemen sızmak mı içime.
Sıcacık bir çayı yudumlasaydık aynı kırık bardaktan karanlık tarlalarda sohbet ile önce.
Kazma kürek ve insan.
Kıyametim yazılıdır zaten,
Topraktan kahverengi göklerimiz yıkılacaktır üzerimize bir gün,
Doğru kazmayı unutmuş bilmeyen şu konuşan vicdansız karıncalardan...
Tek derdin hemen sızmak mı içime.
Doğumumu,kıyametimi,şu fani sonumu dinlemeyecek misin dudaklarımdan içip soğuk suyumu peki...
08.33 kahverengi kıyametler atlası.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder