12 Ağustos 2025 Salı

cellat bir rüzgar esmese bile açık pencereden

 
Kıvrılsın dilin dudağın bir kedi gibi yüzümün dibine,
Kokunu duyabileyim gözlerimi yumduğumda dahi odada,
Ilık elleriyle cellat bir rüzgar esmese bile açık pencereden...
Dilinin altında gömüler var senin sevgilim,
Dişinde kanlı bir nefret ısırılmış bekliyor sahibini,
Korksam da uzatıyorum elimi,
bir ısırılmanın pahasına birkaç damla kanımdan ödüyorum diyetimi,
keza dedim ya asla paylaşamam seni...
Sövüyorum virgülüne noktasına,
Dilin kanunlarına köylü cahil bir çocuk gibi.
Göğsüm bir ocak gibi yanıp tutuşuyor kızıl çam dalları bir yangının is kokusu ile sevgilim,
Yüreğim kırk derece yanıyor ateşlerde,
Dudağında erit buzları ve öp beni alnımdan boynumdan,
Unutayım tenimdeki cehennemleri bir kaç dakika olsa bile,
Bana cennetin serinliğini üfle dut kokulu nefeslerinden lütfen sevgilim...
Beli kırılsın tüm yalan doğruların,
Tüm beyaz yalanların,
terlemiş duvarlarımda üşüyen tenimde bütün tozlu dünlerimizin...
Buzdan dudakların dökülsün ateşime yangınıma,
Değsin ruhunun eli çok hızla uçan bir balıkçılın sırtından ateş dalgalarından kaçar misali denizlerin yüzünden yüreğime...
Öp dökül içime kadim bir camın sürahisi gibi düşüp kırıl paramparça ol ellerimde,
Kanayalım beraber için için ve elele...
Düşüp parça parça tüm kırıklarımızdan,
kırgınlıklarımızdan,
dönüşelim yeniden seninle toprağa...
Bir zeytinin kalbi karşılasın bizi toprağın altındaki ilk adımlarımızda sonra,
Bir sürgün verelim sonra göğe yeşilden yaprak yaprak patlayan lavlardan bir dağ gibi,
Zeytin versin gözlerin,
Yağında ışıldasın serin tuzlu dudakların denizler misali,
Ve seninle bırakıp herşeyleri ama her şeyleri,
elele bin yıl yaşayalım...


08.50 ateş toprağı yakarken cayır cayır,
camdan kalpleri ışıldayarak kararıp ağlıyordu tüm gerçekten sevenlerin...ve kor küller ışıldayıp ara ara gri tozların göğünden yıldızlar gibi,mısralar yazıyordu gözlerimize...

Hiç yorum yok: