2 Şubat 2010 Salı

neresi burası...


Burası dünya...
burası cennet ...
burası cehennem...
burası bana ilk gülümsedigin gün...
burası ilk kez ellerime ellerini sıcacık ektigin gün...
burası gözlerinden bakışlarıma ateşi saldıgın gün...
Burası dünya...
burası cennet ...
burası cehennem...
burası ayrılık rüzgarını yanagımda biçtigin gün...
burası ıslak bir kaldırım taşında sonsuza dek uyumak istedigim gün...
burası ölüm...
burası kan...
burası simsiyah bir dügün...
burası bana ilk mektubunu verdigin gün...
burası omzuma dayanıp gözlerini yagdıgın gün...
burası hasret...
burası özlem...
burası güneşsiz bir gün...
aysız kalmış yalnız bir gece yüregimde...
Burası dünya...
burası cennet ...
burası cehennem...
burası sensiz...
burası öksüz...
burası yetim ardından...
bakakalan bugulu bir çift gözden düşebilecek yaşların çoktan tüketildigi gün...
buz gibi pencerede bugulara yazılı sıcacık ismin...
burası güz...
burası öksüz...
burası kar...
burası dar...
burası yar...
seninle ilk sarıldıgımız gün...
Burası dünya...
burası cennet ...
burası cehennem...
biri sensiz dünya...zaten yeterince uzak cennete...
biri beni tanımadıgın bir cennet...farkı yok tende alevden yürekte ateşten...
biri cıglık cıglıga bir korku büyük acı ,uçsuz bucaksız yangınlar denizi...gittigin günden pekte farkı yok...
bir günüm kahroldugum bir cennet , digeri yürekte yanıp kavruldugum bir cehennem bu dünyada...
geride bir ben...
geride bir dünya...
geride bir sensizlik açıkdeniz misali...
yüzülemez mesafeleri çırılçıplak yüzmeye hazır deli bir cesaret kollarımda...
e o zaman...
Burası dünya...
burası cennet ...
burası cehennem...
burası sensiz bir tanımsızlıgın ilk sayfası sadece...

Hiç yorum yok: