21 Şubat 2010 Pazar

utanırım gecenden...


terler bıyıksızlığım avuçlarımın arasında...
utanırım herşeyden...
bir türlü saklanmayı beceremeyen bir saklambaç çocuğudur
utanışlarım gözlerimde...
gizlenemem bir türlü gecenin içerisinde bile...
terler bıyıksızlığım avuçlarımın arasında...
tüm güçsüzlüğüm ekilidir aslında dudaklarım üzerine...
yere eğik yalnız bakışlarım çorak topraktır sanki...
yetişmez hiçbir umut ,
ayrık otu ağlamaların altına serili gözlerimin gecelerinde...
damla damla büyüyen ekindir tüm utançlarım yüreğimde...

bozkır kalbim...
çorak sözlerim...
sararan otların rüzgara savruluşlarında süzülen sessizliğim...
kesik rüzgarların bıçak yarası kısık gözlerim...
terler bıyıksızlığım avuçlarımın arasında...
utanırım senden...
yürüyemem mesela sana giden hiçbir köprüden cesaret ile...
utanırım bakışlarından...
gözlerinden gözlerime esen rüzgarda
bir kez olsun tutunup kalamam düşlerinde...
utanırım sözlerinden...
sözlerin önünde soyunuk çırılçıplak bir sorguda
korkularımsız dik duramam...
utanıp ellerimle yüreğimi kapatırım...
utanırım avuçlarından...
soğuk çocukluğumdan bu yana hep korkarım tüm sıcaklardan ellerimde...
sıcaklığını paylaşacagını sandığım eller ellerimi yakar diye...

utanırım gecenden...
rüyalarda dalga olup köpük köpük kıyılarımı dövüşünden utanırım...
utanırım güneşinden...
beni sürgün yollar kuru gölgelere gözlerin diye ,
korkar bakamam gözlerine uzun süre,
kaçırırım bakışlarımı senden hiç istemesemde...
utanırım sefilliğimden...
saçlarının kokusunu bana taşıyan rüzgarlarına binen ,
beni terkeden anlarımdan utanırım hep ;
bana ihanet eden tüm mektuplarımın satırlarından...

utanırım kardan yağmurdan ,
paçamdaki çamurdan...
seni yürüyüşlerimden...
gölgeni takip etmek isteyen durduramadığım gölgelerimden...
utanırım ardındaki adımlarımdan...
ve seni aklıma getirdiler diye çözülür bir anda dizlerim bazen...
utanırım senden ve rengi yeşile kaçan denizden...
utanırım soyunurcasına usul usul kararan aydan geceden...
tüm saklanışlarımdan sana yakalanırım diye korkarım...
hemen ardında olsamda
doğrultamam asla bakışlarımı sana , utanırım korkumdan...
kafama doğrultup tüm o bakışlarımı yüreğimin tetigine dokunup ,
öldürürüm içimdeki tüm kurak çatlak toprakları,
sessizliğimi gözlerimin yağmurlarında yıkarım...
sakınırım tüm seni izlemelerden sessiz sevdamı...

utanırım yolumdan...
böyle zamanlarda ,adımlarımın izlerinde biriken sularda açılan tüm yaralara
düşman çiçekler açarım gözlerimde...
hatta bebekliğinde göz bebeklerimin...
adımlarımın izlerine ,yüreğimde sana ovulan mısraları
süremem adımlarımın yaralarına diye
utanırım adım atmaktan bazen...
ayak izlerimde kanayan yaralarıma seni saramadım diye
utanırım yürüyemediğim her yalnız akşamdan...

terler bıyıksızlığım avuçlarımın arasında...
damlar satırlar bir bir çatı kenarlarından düşen su damlaları misali
utanan itirafların su birikintisine tıp tıp...
mektuplarda dağılır mürekkep dağılır kelimeler o sebepten...
siler ağlamalar bir bir satırlardan düşleri
mısralardan hisleri...
durduramam yerçekimini o zaman...
tüm yaşlar ayaklarımın dibine düşüp kapanır ayaklarıma...
yalvarır tüm sızılar yürekte gurura,
parmakta kaleme...
yinede itiraf edemem kurşun kalemden kağıda sıktığım ,
bilerek karavana bastığım tüm tetiklerden
sana olan aşkımı...

yer yer bir su birikintisine rastladığın arnavut kaldırımlı ,
ince dar bir sokak olur o vakit önümdeki kağıt...
yol bellidir nereye çıkar...
kalem susar,kelimeler yollarından kaçar...
sen ağlamalardan sana düşenler zannedersin,ben sana utanırım...
sen dağılan kelimelerin saçlarını okşarsın mürekkep yüzlerden çiçekler açıp ,
ben sana boyun eğerim tüm prangalarımdan kaçıp...

terler bıyıksızlığım avuçlarımın arasında...
ve bebek isa doğar tekrardan çivilendiği çarmağından ,
kolları açılır makasların ve tutan kollar arasından...
ilk nefes ağlayış olur
ve sen düşersin ilk defa yana yana ciğerden yüreğe...
aşımı kesen makastan ,
başımı tutan plastik tadlı elden yakınırım bir an bilmemki niye...
doğumum sen...
seni ağlarım hıçkırık hıçkırık, ilk nefes diye ben...
sen terleyen avuçlarından utanan al yanaklı bir çocuk olursun ,
ve ben yarım kalan bir mektup gözlerinde...
sonra ben pulsuzluğumdan utanırım ...

Hiç yorum yok: