15 Mayıs 2010 Cumartesi

yeşil otlar denizinde yüzüyorduk seninle...


bir rüya gördüm dün gece...
yeşil otlar denizinde yüzüyorduk seninle...
sen bahardan,eriyen kar rengi beyaz bir elbise giyiyordun
gelinlik diye üzerine...
bende birkaç asma yaprağı vardı utançlarımı örtmek için...
ve en değerli olan küpeyi takman için tırmanmıştım
kiraz ağacının taa tepesine...
güneşin en kırmızı yakutlarını aldım sana oradan
düğününde küpe diye...
mısır kabuğundan,
güneşe kırgın yeşil renkte bir kravatım vardı benimde...

yeşil otlar denizinde yüzüyorduk seninle...
bir rüyaydı belkide...
uyanamadığım için anlayamadım...
ama yüzümde hissediyordum
dudaklarından bana esen dut kokulu nefeslerini...
bir mucizeydi belkide...

yeşil otlar denizinde yüzüyorduk seninle...
ve buz gibi şırıldayan bir derenin içinden elimi sokup
aldım yüzüğünü sana...
eriyen kar sularının işlediği
pırıl pırıl parlayan pürüzsüz bir çakıl taşı taktım
güzel parmağına...
ve ışıl ışıldı güneşin altında modacı kır örümceklerinin
sana ördükleri duvak...
incecik bir tülden çok daha hafif ve narin ışıltısında
ne kadarda güzel görünüyordun duvağının altında...
bir nehirdi sanki yüzün
ve sudan yansıyan güzelliğindi gülüşün...
saklamaya uğraşmıyordu yüzünü incecik duvağın gözlerimden...
ışıltı katıyordu güneşin altında başına...
yıldızsız gece rengi saçlarına
yıldızları takıyordu sanki tek tek...

yeşil otlar denizinde yüzüyorduk seninle...
ve papatyaların istila ettiği bir kır dolusu papatya olan yerde,
girdabına düşüyorduk bu denizin seninle elele...
ve uzanıyorduk gerisin geriye...
karıncalar temizliyordu uzandığımız toprağı yanıbaşımızda...
papatya kokusu sarmıştı bu doğal nevresimi...
otların gölgesi saklıyordu yatağımızı güneşten,
çiçekler okşuyordu yüzümüzü...

ve yüzünün seccadesiydi sanki suya hasret
çatlayan toprak misali dudakların...
dudaklarım diz çöküp üzerinde,
yağmuru olabilmek için dudaklarının
ALLAHA yalvarıp dua ediyordu...
dudaklarına döküldüm dudaklarımdan, ruhumdan ruhuna buharlaşıp...
sevip sevmediğini sorgulamadan
papatya yaprakları yağarken başımızdan aşağı
tüm seviyor sevmiyorlar dökülürken gözlerimizden,
seni öptüm
kollarımda sarıp narin tenini...

yeşil otlar denizinde yüzüyorduk seninle...
nefesimi tutup,
dakikalarca gözlerine dalıyordum,
yüzüyordum ruhunu tüm derinlikleriyle
dalgalı saçlarının arasından...
yüreğini içime nefes diye çekip
dalıyordum bakışlarının derin dünyasına,
nefes almayı unutacak kadar alıyordun beynimi benden...
ve sonra tekrar çıkıp dudaklarından su yüzüne
saçlarının kokusunda alıyordum,
bana yaşam veren o derin ilk nefesimi
dilimden dökülen şükürler ile...

ah ah ve yeşil otlar denizinde yüzüyorduk seninle...
kırmızı kırmızı uçuşup yüzüyorlardı etrafımızda uğur böcekleri...

* bu rüyayı üçüncü ve dördüncü şahısların dilinden görmemi istedi yavru bir leopar...ama ben kendi gözlerimi kapatmak istedim bu rüya için...ve öznesi olup sahiplendim tüm fiillerini...ben düşlemek ve ben görmek istedim bu rüyayı yoksa kıskanırdım tüm üçüncü ve dördüncüleri...

afiyet olsun...

Hiç yorum yok: