Göğümün uçuşan nefes alan canlı perdesi,
Benim iki defa yırtıldı rüzgarımın aş heybesi.
Söküldü sevdamın umut düşleri.
Yağmalandı avuçlarımın siyah çimleri.
Göğümün uçuşan yaşayan candan perdesi.
Dudakların kapalı idi,
Ama hiç susmuyordu taşıyordu,
gözlerinin umutlarla taşan sedef sedef dantelden helkesi.
Ve ben hep kör çölün kurak ruhunun dudaklarıydım karşında,
Dizlerine koyup başımı göğe bakar gibi sana bakıp dalıp yüzüne gözüne,
Dudağıma düşen bir damla göz yaşınla senin,
ben bin yıl yaşıyordum bu yaşamak denen çölünde ömrün.
göğsünün asla kapanmayan bereketli musluğuna dayadığım susuz kalmış çamur dudaklarımda,
Senin için doğan tüm güzel binlerce mısrayı ısırıp gömüyordum dilime,susup...
Dilim adı bile bilinmeyen,nice yigit cümleler şehitliği.
Dilim Anadolu...
Göğümün uçuşan yaşayan saf sevdadan perdesi.
Bir ateşin üzerinden yürüyorum sana dağların ensesinden adımlayıp geceyi,
Yanan dağların ateş dalgalarından yüzüp boğulup geliyorum sana.
Bin ölüp bin defa yeniden doğup geliyorum sana.
Göğümün uçuşan yaşayan nefes alan yeşilden perdesi.
İki defa yırtıldı rüzgarımla dolan nefeslerde ciğerden perdesi.
Yetmiyor içime çektigim hava ruhuma yaralarımdan.
Taşıyor nefeslerim göğsümün kalbime zincirli bardağından.
Göğümün uçuşan nefes alan düşlerden perdesi.
Bin yıl öncesinden gibi sanki,
ettiğimiz kainata kanat açıp uçuşmuş bir kaç sözü,
Kainatın uzayın denizinden toplamaya çalışıyorum her gece göklerden şimdi.
Kulaklarımda uzayın rüzgarları,kainat denizinin küçücük dalgalarının sesinde ben,
Kulaklarımdan ağ atıyorum fezaya,
belki sesin ile bir fısıltın düşer hakkıma bir gece diye...
15.51 yeşilken toplanmış,ruhumun damında kuruttuğum sevda yaprakları...sorsam belki bir dut ağacı,sormasam kuzu kulağı bir ekşilik tadı dilimde tüm şansa seni görmeler...sensiz bayramlar ve senli hükmü giyilmiş yapayalnız akşamlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder