11 Mart 2025 Salı

denizlerin denizi,dağların dağı var

 
Bin alemi yürüyorum gözüm kapılarını ne zaman örtsem.
Sen durdum sanırsın gecemi yerli yerimde.
Alemi yürür sızılar fezayı çiğneyip geçip.
Seherler dökülür taneler diye kum saatinden.
Bağlar derdini içine atar,ağlar tüm üzümleri ile.
Rengi yok bir cam,bir lav taşı dilim,
Ne zaman güneş vursa çıkar kadim çayırların eşsiz tüm renkleri.
Bin alemi yürüyorum gözüm kapılarını ne zaman örtsem.
Sen durdum sanırsın gecemi yerli yerimde.
Bir çeşme bir de kapı,
Dinlesen yeter,içmesen de olur.
Sırtını dayasan kafi,kapıyı çalmasan da olur...


11.28 sisli rüyalar,süslü kabuslar zamanı şu kahpe zaman avuçlarımızda.
suyun bir yüzü var ayna diye göğü kendine baktıran,
bir de ruhu içinde binlerce alemi yaşatıp kendinden dahi saklayan...
suretin kapısı yanık,ardındaki cennetin yeşilini tohumundan kavurup yağmuru ile boyayan...
sobe demeni bekleyen karınca orduların var farketmediğin,sana kimseler görmeden yol gösteren...
denizlerin denizi,dağların dağı var...
en güzeli,en şahı.
ben yine de bahçemde yağmurun su verdigi küçük çukuruma sevdalı...

yağmurun ormanları,karıncayiyen ve ornitorenkler

 
Yaralarım kaşınır.
Döverim tenimin kalesinde kabuktan kapılarını anılarımın.
Yekpare top atışı gözümde yaşlarım.
İhtiyacım yok bir hayvanat bahçesine.
Hayvan bahçesi ? Hayvanat bahçesi ?
Kafese kapatılmasın yazdıklarım,
Esaretin aşı koyulmasın önüme.
Fıstık olmasın,öyle şaşkın şaşkın bakılmasın.
Kapatılmasın hiç bir mısram iki nefes zaman için gözleriniz ve sözleriniz önüne.
Kuru saman boş sözler ve gün boyu geviş getiren tembeller ordusu şehirler.
Gökten yağan beyazdan zehirler ?
İhtiyar bulutların saçları dökülür karlar ile belkide.
Yıldızlar yağar mı geceden aşağı peki,
Bir ömür boyudur kurduğun düşlerin harmanı olur mu mesela...
Yaralarım kaşınır.
Döverim tenimin kalesinde kabuktan kapılarını anılarımın.
Kafiyesinde dinlenir başı ağrıyan şiirlerim gözlerini yumup.
Bir üzüm asmasının yeşil ipekten saçlarını okşuyorum rüyalarımda,
Gölgesine uzanıp uyuyorum tekrar ve tekrar rüyalarımdan koşup.
Bir salkım kara üzüm dudakların ve parlıyor güneşin altında,
Dalından koparmadan uzanıp incecik boynundan,
bir şifacının  hayat kurtaran yılanı gibi öpüyorum seni dudağından kara düşen bir kelebek kadar ancak ses çıkartıp ılık teninde doğanın...
Dalından koparmadan asla,
içiyorum lezzetli tanelerinden kimseye sormadan ruhunun bütün tatlı özünü...
Yaralarım kaşınır.
Döverim tenimin kalesinde kabuktan kapılarını anılarımın.
Yaralar,tenime miras izleri yaşamanın.
Tenimde yeniden isim verdiğim sızılar denizi...



11.07 yağmurun ormanları,karıncayiyen ve ornitorenkler...kim kimi düşünüyo asla bilmeden...bilemeden.

10 Mart 2025 Pazartesi

Sen beni yaralı bir aslan say

 
Kapatmışlar bir kafese doğmuşum terazisi bozuk şu aleme.
Vurmuşlar kolumu bacağımı eski kadim bir zincire.
Yüzüme tükürür sinekler,
Kafes ardından mızraklar beni maymunlar.
Bir kükresem yeter dağılır tüm suskun zalim kervanlar, soysuz korkaklar.
Bir kükresem yeter,erir tüm yalan demirler,zindanlar.
Ağzıma vurmuşlar gemi,dilime paslı demir çivilerden kilidi.
Bir pas tadı esir nefeslerimde.
Açamıyorum bileğimde göyneğimin kolunu,
Alamıyorum avcuma şahadetin tertemiz suyunu.
Mevlam göğü sağıyor bulutların ak memesinden yağdırıp
Şahadetimin yağmurlardan ısıtılmış abdestini...
Sızan kanım suyla yolculuk ediyor toprağa.
Kapatmışlar bir kafese doğmuşum terazisi bozuk şu aleme.
Vurmuşlar kolumu bacağımı eski kadim bir zincire.
Bir ısırsam kırarım nemrutun bile belini.
Gücü yetmez ruhuma sansarın,çakalın.
Her yerim yara,dert,kan,yorgunluk.
Amma farketmez demirler zincirler,
Ağzım kapatsalar kükrer korktukları şu gözlerim,
Sen beni yine de yaralı bir aslan say...


11.39 aslan unuttu aslanlığını.uyudu ölümüne kurtuluş diye.oysa bir kükreyiş yeterdi yangın yeri külünden ataş alıp yeniden doğmasına.

Dudağından uzandım bir köz aldım

 
Uykusuz onlarca gecelerden sonra,
ağaçtan vurulup düşen bir kuş gibi uykuya düşmelerim var.
Hiç rüya görmem deyişlerim var,
Rüyanın içinde gözlerimi açışlarım,rüyaya uyanışlarım var bazı.
"rüyamda gördüm seni dün gece" nedir bilmem.
Ama rüyamdaydın dün gece.
Hilar mağaralarında güneş batıyordu kadim taşlara dokunup ılık ışıktan eliyle,
oturuyorduk seninle hilar taşlarında güneşe karşı.
Konuşmadan izledik akşamı ömrümüzden geriye sayıp.
Telaşsızdık.
Zaman karıştı kayboldu seninle yine herzamanki gibi gözlerimde.
Zaman kiplerinden ustaca dizdigim onlarca katlı iskambil kulem devrildi gitti önümde.
Karıştı uçtu tüm zaman kipleri gözlerimden uzaklara.
Dokunamadım.
Dokunmak istemedim de.
Konuşmadan izledik akşamı ömrümüzden geriye sayıp.
Telaşsızdık.
Zamanın kumları doğmuş tutam tutam bin yıldır,
Bir hapşurdum hepsi uçtu gitti avuçlarımdan.
Rüyanın içinde gözlerimi açışlarım,rüyaya uyanışlarım var bazı.
"rüyamda gördüm seni dün gece" nedir bilmem.
Ama rüyamdaydın dün gece.
Hilar'da ardımızda bizden uzak bir ağıt bir ezgi,
Eleleydik seninle suspus.
Hem ağladık hem güldük gözlerimiz diyarında,
Göz yağmurlarını derdik içtik yanağımızda birbirimizden...
Tuzun tadı kaldı sessizliğimizde.
Kanadık,
Mendile göyneğe aldan sürdük birbirimizi.
Güneş gitti karanlığa,ay geldi parmak uçlarında yürüyüp sessizce yanımıza.
Farketmedik...
Dudağından uzandım bir köz aldım,
Bir çam ormanıydım,
Tutuştum.
Yandım usul usul sabaha kadar.
Üşümedik hiç taa ölüme kadar.


11.01 uyur idik uyandık.uyanık idik bir rüyaya dolandık.görünmez bir zincire kundak olduk.yaşasak yaşar idik,biz esaretten atladık düşüp öldük ömrün beşiğinde...

6 Mart 2025 Perşembe

kızgınlığım,suladığım güzel fidanım

 
Çayım ılık,
Penceremde kuşlar var.
Ekmek ufalamadım oysa.
Çiçekler küs bana,öyle bir yeşiller bu gün.
Saz kırık,kaşık çatlak.
Geçmişi özlüyor belli ki ağaçlar.
Çayım ılık,
Savaşım büyük.
Duramam artık,geçtim çoktan o çizgiyi.
Bir karıncayı ezemem ben doğru,
Şimdi on yüz bin,
Öldüreceğim bir yelkovan adımında önüme gelen herkesi...
Çayım ılık,
İçmez benden başkası bu soğuğu.
Hava soğuk,
Ağzımda beyaz duman nefeslerim.
Umrumda değil dumandan göğe yazdığım mesajlar...
Çayım ılık,
Savaşım büyük.
Sıcacık kan ile yıkıyorum elimi yüzümü.
Uyanıyorum savaş uykumdan.
Çayım ılık,
Ve üzgünüm Zeze,
Unutmayı başaramadım,
Kanını içmek istiyorum tüm intikamlarımın,
Elimde sıcak kalpleri ile,
Tıpkı bir mohikan gibi...
Savaşın harflerini kendi üzerine kanımla boyamış kızgın derim.
Çayım ılık,
Avuçlarım alev alev yangın yerim...



14.46 kızgınlığım,suladığım güzel fidanım...

telepatik mektuplar okuyorum ruhunun kulaklarına fısıldayarak

 
- nasılsın sevgilim ?

- Kuzeyin bile onlar kuzeyli dediği bir yer kafam.cehennemlerim uçsuz bucaksız buzdan.buzlar yakıyor tenimi.öyle bir yerdeyim sanki.
Yaşamanın terkettiğini düşündürecek kadar soğuk ve beyaz içim.
Gökte soğuktan bir yalancı güneş aydınlatıyor duvarı,dışarıda bir sinek uçuyor,
Duvarda gölgesi dolaşıyor sanki içerideymiş gibi, eşsiz ve kutsal bir ışık vuruyor pencereye.
Kaybolmuşum beyazda,yolumu bulamıyorum,
kör olmuşum göremiyorum önümü daha fazla...
Uyursam geçecek dedi içimdeki çocuk,uyursam öleceğim dedi annemin sesi kalbimde.tüm üşümeler terketti beni,üşümüyorum bile artık.
Beyaz bir heykele dönüşüyorum istemeden yavaş yavaş,gökten ekmek kırıntıları gibi kar tanelerini taşıyor üzerime sanki kutsal bulutlardan karıncalar...beyaz bir bataklığın nilüferi sanki yüreğim usulca titreyen göğsümde atan...

ve iyiyim teşekkür ederim,sen nasılsın klişesi dilimde istemsiz...



12.29 telepatik mektuplar okuyorum ruhunun kulaklarına fısıldayarak...

duyuyor musun ?

4 Mart 2025 Salı

Kimsesi yok zamanları duraklarımın

 
Kara gözleri yağarken gök yüzündeki ağır gelen tüm hislerinin,
Kirpiklerinin saçaklarına saklanmış kuşlar gülümsüyordu cıvıltıları ile...
Tüm adımları ıslakken ıslanan yürümeler söverken hiç bilmedikleri yerlere ve göğe,
Bir paspasa uzanmış yaşlı köpek gülümsüyordu tüm telaşına sokağın.
Koşturan şeker küpleri çağırıyordu çığlıkları ile kara perdeli gökten güneşi...
Kapşonuna saklanan hüzünler,kazandı hep bu şehrin yağmurdan saklanbacını.
Terkedilmiş çocuk parkları ıslaklığı şimdi nedense tam göğsümde yerini bir türlü gösteremediğim bir yerde.
Kimsesi yok zamanları duraklarımın...
Otobüsler kaçtı hep,
Ve arkandan koştu birbirine bile yetişemeyen tüm aşıklar...


09.32 ağlayan bakışların ahşap masasında...taburelerin,dağlara durmadan taşıdığı aşkların kayaları yuvarlanıyor şimdi başımdaki köyün düşünde...

Martılar,uçağı tüm kağıttan bombaların

 
Başaklar dans ediyor gözlerinde.
Kıpır kıpır içimde buğdaylar.
Çıplak ayak mermer soğuğu bir ayrılık bu şubatta.
Hisleri sustu ayaklarımın,
tüm yürümeler terketti bizi...
Herşey ezberinde biliyorum,hep yüz üstü yüzdün tüm sınavlarda.
Başaklar dans ediyor gözlerinde.
Kıpır kıpır içimde buğdaylar.
Elimi tutmuştun güneşte ısıtıp bir kış vakti,
Kendimi unuttuğum kaybolmuş bir ormanda.
Kimsenin gitmediği yerlere kadar,gözlerimi kapatıp yürümüşüm gibi.
Gözlerimi açtığımda korkmuşum gibi.
Islak ağladığın düşlerden uyanır gibi,
Sarıl bana olur mu.
İhtiyacım var sana.
Başaklar dans ediyor gözlerinde.
Kıpır kıpır içimde buğdaylar.
" ne yaptığının farkında mısın " dediğim an bile,
Teslimdim aslında çoktan ve daima,
dudağındaki bir damla zehrine,
Gözlerin gözlerimdeyken kalbime saplayacağın hançere bile teslimdim çoktan ve daima.
Başaklar dans ediyor gözlerinde.
Kıpır kıpır içimde buğdaylar.
Limanlar kanıyor içimde sevgilim.
Kırılıyor güvertesi her geminin bu denizlerde.
Yetmiyor yelkeni bu rüzgarlara sevdasız kalplerin.
Sonra yukarıda tepede küçük mavi bir ev,
Duvarına bir dal taze ıhlamur asmış saatleri günün sanki yüzün.
Başaklar dans ediyor gözlerinde.
Kıpır kıpır içimde buğdaylar.
Fırtınalar daima var bu denizlerde sevgilim.
Dalgalar şehrimin duvarları ile hep bir savaşta,
Martılar,uçağı tüm kağıttan bombaların...


08.57 halime üzülme,zaferin gülümseyen güneşi sarar yaralarımı benim;sen bir de düşmanı gör sevgilim...

*İçimdeki her çöplük bir uçak gemisi sevgilim...

akrebin zehri,yelkovanın kabri

 
- nasılsın çocuk iyi misin ? Kimi özledi ruhun,ne istersin peki göklerden ?

- bir bardak çay doldur ver bana,oturalım yada aya yürüyelim,etmem şikayet söz.aynalar kırık,gönül şansını kaybetmiş.yıllar oldu kendimi görmem hiç.nasılım yada iyi miyim inan bilmiyorum.içimde bir dere,akmaz oldu eskisi gibi.kurudu dalım,kurudu gözümde yeşil yaprağım.bir bardak çay doldur ver bana,oturalım yada aya yürüyelim,etmem şikayet söz...

- bir fal baksam sana,görsem içini,tüm umutlarını,uçtuğunu,düştüğünü ve dününü ? 

- fala gerek yok.yüzüme bak,dal derinime.teslimim zaten hepten dünüme...


21.34 monodialog öpüşmeler saati.akrebin zehri,yelkovanın kabri.

bir lal cehennemi kuş cıvıltısı bahar ruhunda

 
birbirine benzeyen çocukluk ağrıları vardı ruhumuzun sanırım.
köy kokusu ile öpülmüştü dualarla gece uykusunda saçlarımız.
köy çeşmesi bir okyanustu gürül gürül akarken kulaklarımızda,
ve kıyısında su içen kocaman dev inekler balinasıydı o denizlerin.
birbirine benzeyen çocukluk ağrıları vardı ruhumuzun sanırım.
aynı otu kaynatıp içsek geçecekti kimbilir belkide.
ve biz farklı otları kopardık çiğnedik.
bana bitmez tükenmez bir ağrı kaldı içimde bir mum misali yanıp duran,
sana sis gibi bir anda çöken bir sessizlik hali,
bir lal cehennemi kuş cıvıltısı bahar ruhunda.
birbirine benzeyen çocukluk ağrıları vardı ruhumuzun sanırım.
ve neyi yanlış yapsak hepsi doğruydu...



14.21 bir yazı doğdu akşamın sonuna,şiir oldu sonra.

Don yedi sızılarım böğrümde

 
Ah aah.
Don yedi sızılarım böğrümde.
An çatladı,kan sızdı yollarıma.
Dört tel kaldıydı,koptu biri daha,
Üç tel çaldı ağıdımı dağlara.
Ah aah.
Don yedi sızılarım böğrümde.
Büyüdü mısralarım,buğdaylarım,
Düşlerimin sapı sarardı kaldı.
Ah aah.
Don yedi sızılarım böğrümde.
El kesildi,ot utandı.
Rüzgar bir dut dalı tuttu saz etti çaldı,
Sincap kovuğunda inim inim inledi,
Bülbül dalında sessizce ağladı.
Ah aah.
Don yedi sızılarım böğrümde.
Çekirgelerin cenneti bir harman yeridir belkide.
Bir ağacın dallarını saydın mı hiç şimdiye kadar?
Kalem elinde,
Kağıdı dikine çevirsen şair,
Enine çevirsen ressam mısın söyle.
Ah aah.
Don yedi sızılarım böğrümde.
Yürek üşüdü sobasına elini uzattı,
Aşk tuttu elini bir merdivende,eline nefesini üfledi.
Biri tuttu ovaladı,
Biri kar ile yıkadı.
Yürek uyudu uyanmadı.
Ah aah.
Don yedi sızılarım böğrümde.
Kabir yumuşacık beyaz çarşafını örtmedi topraktan yüzüne.
Çok kar yağdı o gün,
Tüm şehir,tüm gezegen,
Kimseden çıt sesi çıkmadı...



13.57 birbirine benzeyen çocukluk ağrıları vardı ruhumuzun sanırım.köy kokusu ile öpülmüştü dualarla gece uykusunda saçlarımız.köy çeşmesi bir okyanustu gürül gürül akarken kulaklarımızda ve kıyısında su içen kocaman dev inekler balinasıydı o denizlerin.birbirine benzeyen çocukluk ağrıları vardı ruhumuzun sanırım. aynı otu kaynatıp içsek geçecekti kimbilir belkide.ve biz farklı otları kopardık çiğnedik.bana bitmez tükenmez bir ağrı kaldı içimde bir mum misali yanıp duran,sana sis gibi bir anda çöken sanki bir sessizlik hali,bir lal cehennemi kuş cıvıltısı bahar ruhunda.birbirine benzeyen çocukluk ağrıları vardı ruhumuzun sanırım.ve neyi yanlış yapsak hepsi doğruydu...

3 Mart 2025 Pazartesi

Don Quijote ve çırak

 
Zırhımı kaybetmişim çok çok zaman önce.
Şövalyesiyim gökte beyazın ve mavinin,
Sonra yüzündeki ılık rüzgarın.
Ve etrafta yok artık değirmenler.
Dantenin cehennemi durmadan yanan bu şehirler,
ne kadar savaşsam da tükenmeyen şu Ahlar vahlar.
Tek düşmanım,
Soyu kırılmaz bu aşağılık,kadim insanlar ve şeytanlar...
Zırhımı kaybetmişim çok çok zaman önce.
Şövalyesiyim gökte beyazın ve mavinin,
Sonra yüzündeki ılık rüzgarın.
Ve etrafta yok artık değirmenler.
Kırdı tiarasını yalanların don kişot bile.
Ustamı öldüren yaraları değildi,
Nefes alamazdı aşksız ve adaletsiz.
Amacı bal değil belki arının,
Mutlu etmek sadece anasını.
Kustuğu derdi şiir olmuş defterden kovanına belkide...
Zırhımı kaybetmişim çok çok zaman önce.
Şövalyesiyim gökte beyazın ve mavinin,
Sonra yüzündeki ılık rüzgarın.
Ve etrafta yok artık değirmenler.
Tek düşmanım,
Çiğnemiş erdemlerini çar çamur etmiş ruhunu bedenini,
Ama şov devam etmeli diyenler,
Yalanın kaynayan sosuna batırıp usul usul her seferini,
kendilerini ve tüm yarınları yiyenler...
Aç kaldı aylarca don kişot bile.
Ustamı öldüren açlık değildi,
Nefes alamazdı aşksız ve hakikatsiz.
Şeytanın tiyatrosunda kördür tüm alkışlar sevgilim,
gören olmaz gerçeğin ardında yazılanı...
Kral çıplak oysa ki.
Zırhımı kaybetmişim çok çok zaman önce.
Şövalyesiyim gökte beyazın ve mavinin,
Sonra yüzündeki ılık rüzgarın.
Ve etrafta yok artık değirmenler...


10.37 Don Quijote ve çırak.


Sen beni uranyumdan say

 
Bir avuç yüreğim var kuş kadar belkide göğsümün kemikten kafesinde,
Güp güp ötüyor kendince.
Gökte gecenin siyahı ve ay,
Sinsi bir yara saklanmış sanki kaç zamandır tenime.
Bir ömür,bin yıl nasıl da seveceğini söyleyebilirsin ki dedin bana sevgilim,
Sen beni uranyumdan say...


09.07
 
radyoaktif mısraların kuytu bir hecesinde,
gökte kuzey ışıkları gibi yeşilden öte bir yeşilde,
hastalıklar ve savaşlar farketmez sevgilim,
biz birazdan ölecekmişizcesine sevişelim...


2 Mart 2025 Pazar

Bir ağaç,bir köpek,bir çeşme bugün


Bir ağaç,bir köpek,bir çeşme bugün.
Kan koyu bir akşam şimdi yazdan yüzünde batan.
Bir iğde bir selvi elele gecemde.
Bir köpek bakışı en güzelinden sinende.
Bir testi su en toprak kokan halinde.
Bir kedi ağlar dayayıp başını omzunda.
Bir kuş uçar,bir yaş düşer topraktan güzel gözünde.
Bir ağaç,bir köpek,bir çeşme bugün.
Kan koyu bir akşam şimdi yazdan yüzünde batan.
Bir yudum artvin,rize.
Bir yudum van,urfa.
Bir yudum hatay,konya.
Bir yudum ankara,mersin.
Bir yudum tokat,samsun.
Bir yudum edirne,izmir.
Bir yudum tekirdağ,
Bir yudum eğin,
Sonra bütün yurduma değip,
İstanbuldan bardağıma dökün...
Bir ağaç,bir köpek,bir çeşme bugün.
Kan koyu bir akşam şimdi yazdan yüzünde batan.
Sarhoşum gülüşünle aydınlanan yüzünden.
Elim ayağım titriyor ne zaman görsem düşümde.
Yaralarımın kaydını tutan meleği tanrıların.
Sağ yanım dünden teslim,sol yanım zaten hep senin.
Mars bende ay sende,
Düşlerimizi astık kayan yıldızlara kurusun diye.
Selam olsun,
Güneşin küstüğü şiirlere.
Islak kağıtlar mezarlığı.
Üç virgül bir nokta dualar durağı.
Bir yudum konuşmanın üç günlük doyurduğu yerde.
Yattım uzandım yere,göğe bakıp seni düşünüyorum yüz arabalı bir yolun orta yerinde.
Bir ağaç,bir köpek,bir çeşme bugün.
Kan koyu bir akşam şimdi yazdan yüzünde batan.
Şimdi dursa eksik kalmış bir yürek şu göğsümde bir ömür senin için nöbet tutup atan.
Bir ağaç,bir köpek,bir çeşme bugün...



20.24 bir ağaç,bir köpek,bir çeşme bugün.