14 Ağustos 2010 Cumartesi

sen susayınca...


sen susayınca,
kururdu dilimde cümleler...
akmazdı susuz kalan satırlar...
sular kesik düşler sesiydi geriye kalan gece
ve rüyalar...

sen susayınca,
kururdu dilimde cümleler...
çatlardı kağıdın yüzü kurumuş toprak misali,
kururdu ekin başları gibi boyun büken mısralar sanki.

sen susayınca,
kururdu dilimde cümleler...
susadığın zaman birleşirdi yalnızca,
birbirine düşman bakan iki elim avuçlarınca...
sana bir tas su içirebilmek için avcumdan,
birleşirdi derinleşip bir helke misali avuçlar...
kurutulan su kabağı bardağımda sevda,o tatlı kokusuyla
susuz dudaklarına sunmaktı suyu susuzluğunda usul usul...
köyümün çeşmesinden demlenen soğuk suyunu,
kuruyan boğazına uzatmaktı hasret...
adı paylaşmaktı aşkın...
adı gerekirse susuz kalmak...

sen susayınca,
kururdu dilimde cümleler...
ben susardım...
kalp kururdu...
yazsan çatlardı kalem,
ve satırlar dağılırdı toz be toz...
can suyuna hasret boyun bükerdi,
bir çiçek dibinde yüzünü bize ölüm...

Hiç yorum yok: