15 Ocak 2011 Cumartesi

aşk-aş-ak üçgeni iç acıları toplamı...


AşK neydi...

unutuldu gitti ilk anlamı ellerimde...
cümlede kullanamayacak kadar titremişti dilim heyecandan oysaki,
ilk korku dolduğunda kalbime anlamsızca ve tanımsızca...

AŞk neydi...

neden açlığa tok bakan bir mutluluk gülümsüyordu karnımda peki...
ellerim titriyordu açık görüşlerde sesini duydukça,
kuru ekmeğe ellerimden ıslatılan hatıralar yumuşuyordu
örtülen gülümsemelerimin altında...

ve okudukça tükenmiyordu sayfalar...
bitmiyordu sol yanımızdaki çarpmalar...
kalbimi avuçlarımdan dinliyordum sanki,
sahilde bulduğun bir deniz kabuğu misali.

aşk-aş-ak üçgeni iç acıları toplamı, o üçgenin her nefesinde değişebilir...
çünkü her nefese ait saniyenin bilmem kaçındaki zamanda hissedilenler yürekten her geçişlerinde farklı süzülürler...zaten zaman bu yüzden değerlidir...her an farklı değerde ve debide akabildiği için...

tanımların,tanımlamaların hiç bir öneminin olmadığı bir konudayız şimdi demekki...
demek ki;tüm demlerin bir anlamı yok,karşında seni asıl ısıtacak bakışlar dökülmedikçe dudağından...yudumladığın sıvıdan çok içtiğin hislerin sıcaklığı yanıyor ellerinde...kaç çaydanlık konuşsak ki seninle aşk'ı ...kaç semaver beklesek camda buğulanan yağmur hasretini...tende akıl,dilde zincir,elde idam satırların kahpe suskunluğunda daha kaç şekeri kaybetsek sıcağın içinde bir sihirbazmış gibi...

bilemedim...

edim türkülerde vazgeçtim türkü olmaktan...
ülküsüz koşturan yalnızlıklardan dem süzdüm sızıya derman,
zindana ferman tüm zamanlardan.

oysa ki ,diyorduki tabip : aynıdır ademoğlunun havvakızının ten sıcaklığı her vakit...otuzyedibuçuk...peki neden yanıyordu ellerim elini tutarken...yada ellerin ayrıldığında ellerimden,üşüdüğüm kimdi doktor lütfen söyle o zaman bana..

Hiç yorum yok: