4 Eylül 2010 Cumartesi

dalından geriye birkaç ahşap parçası kalmadıysa eğer...


sandalından geriye birkaç ahşap parçası kalmadıysa eğer...
doğrudur söylediklerin elbet araf'ta asılı kalana...
adı sonbahar bu iç denizin içimde,
gök yüzün bir okyanus çöl rengi yüzümde...
kaptana verilmez yalnızca sandallar,
ve pişman ahşaptan kayıklar...
öyleyse eğer,
sarhoşlar sallanan kürekleriyle sandallarda neyi arar...
düşlerinin kaptanıdır onlar belkide...
yada düşüşlerinin...
sandaldan geriye birkaç ahşap parçası kalmadıysa eğer...
doğrudur söylediklerin elbet araf'ta asılı kalana...
oysaki idamından korkmaz hiçbir şair...
zaten daha kalemi kırdığında hakim,
ölmüştür şiiri kefen sayıp kağıdında gömülerek her masum,mısralarına dair...
denizden korkmaz hiçbir sandal,
ne dalgadan ne yağmurdan alınmaz asla...
söyledim ya denizden korkmaz hiçbir sandal,
korkanların adı sandalyadır sallananından belkide...
liman şehrinse eğer ,
benim olacaksın diyemez hiçbir rota,hiçbir ağaç,
hiçbir pusula,hiçbir kürek.
dağılır usulca orada sorgu sualsiz kor binlerce yürek...
ip çözülür boyna düşer ilmek ilmek...
neye yarar ki o an dünyayı almış olsada koynuna,
avucunda koca bir yara ile tüm dünyayı bilmek...
sürgün işte o anda başlar ilk adımda yada ilk kulacında daha,
yangın yangın yanıp buz gibi düşüp suya gidebilmek...

2 yorum:

üryan dedi ki...

yazmak..
ve yırtıp atmak sonra yazdığı her ne varsa..
'yazılan yazılmıştır nasılsa'ya sığınıp ..
şimdi yazmak bu fasılda...
neye yarar..

neye yarar ki o an dünyayı almış olsada koynuna,
avucunda koca bir yara ile tüm dünyayı bilmek...

e.t. dedi ki...

Bağ-bân bir gül için bin hara hizmetkâr olur.