16 Eylül 2010 Perşembe

demek dilinde kül bitiyor sessizden...

demek dilinde kül bitiyor sessizden...
ağzını açsan bir dert,
açmasan derinden soğuk bir nefes düşer yanağından içine..
demek dilinde kül bitiyor sessizden...
içinden okuyorsun eminim kıvırdığın sayfaları...
zaten ne zaman haykırıyorsun ki sustuğun anlarını...
demek dilinde kül bitiyor ha sessizden...
nazlanıyor mu çevirdiğin sayfaları çevrilmelere...
okumasan bir dert,
okusan kaç bin...
kimbilir belkide in in bitmez bir indir bu,
kararan,bitap gözlerinde...
ağlasan su,ağlamasan koca bir çöl ıslanır sözlerinde...
demek dilinde kül bitiyor sessizden...
sevinirim bir sayfasının ucunda belki beni kıvırırsın diye,
karşılaşır biz bilmeden yada,
istemeden sol gözümüzden sıcacıkken kayıp,
aynı mısraların noktasına,üşüyüp buz olup düşen
içi dolu bir damla yaş belkide...
sayfanın alt köşesi kendiliğinden kıvrılır kuruyunca keder el ki şimdide.
kimbilir...kim daha çok anlıyor dünü...
kim daha çok susuyor onu...
demek dilinde kül bitiyor sessizden...
şimdi kül'e bakışlarının sıcak suyunu döksen bir dert,
yüreğinden kararan dertli nefesi üflesen bambaşka...
yada bamb/aşka...

* usta'nın denizinde çıktığın bu yolda teknene ve açılan yelkene başarılar dileriz ey yolcu,lakin ustanın suyu soğuk ve sarp,rüzgarı bıçak,yalnızlığı dipsiz bir karanlıktır...bu yolda döktüğün gözyaşında ısınmanı,avuçlarındaki kuruyan çorak ipek mendilinde kurulanmanı ve yalnızlığında karşılaşacağın seni şaşırtacak olan gülüşlerinin mum ışığında aydınlanıp yola devam etmeni dileriz...yolun arkadaşın olsun,ve her adımının yolda bıraktığı ayak izin bu dua olsun...amin.

* ben;Benim Ben...03.05

Hiç yorum yok: