Dut ağacı ve sanki kumaş yapraklar akşamı.
Bir tas su.
Kaynayan sütler sabahı.
Salondaki ocak,yanan odunlar ve külün rengi.
Ateşin akşam ninnisi.
Su kabağı kepçeler ve bardaklar.
Burnumda kabağın huzurlu kokusu cennetten.
Pervaneler ve gecenin balkon sessizliği.
Işığın sesi.
Kurbağaların akşam şiirleri.
Güçsüz ampuller yolu gecenin.
Çeşmenin hiç durmayan sesi.
Ahır samanlar ve bebek danalar.
Sessiz kediler ve penceresiz evler.
Naylon pabuçlar tüyden hafif düşler.
Tozlu sesiyle yaşlı bir radyo.
Hiç açılmayan bir televizyon.
Gaz lambası ve keçenin sesi.
Keçiler ve satranç.
Olimpiyat şampiyonu tavşanlar ordusu.
İpe bağlı ağustos böceği ve çam kurusu oyuncak arabalar.
Yengeçler ve ıslak kuytular.
Sapan gülüşler.
Sincaplar ve kelebekler.
Kurumuş çam iğnesi yollar ve ormanlar,
Her adımının çıtır çıtır sesi.
Kayadan yollar ve uçurumlar.
Yosun kaplı beton kaydırak kanallar.
Arılar ve acılar.
Kocaman uçsuz bucaksız bahçeler ağaçlar.
Kulağıma fısıldayan ezanlar.
Mis kokan resimlerden güzel çiçekler.
Sular ırmaklar.
Taş oyuklardan içilen tertemiz lezzetli sular.
Dua dolu dudaklar.
Saçlarımı koklayan,günü döven,kendine merhem süren öpüşler.
Ilık rüzgar geceler.
Pencereden çişler ve geceler.
Toprak damlar ve manzaradan düşler.
Sıska köpekler ve ağlayan eşşekler.
Kaçıncı dünya savaşım aynı günde kimbilir bu bilmem.
Çocuk gözlerimde nagazakiden de büyük kakadan bombalar ve uçan inekler.
Üzerinde kuruyan kanlar,merhem çalınmayan onlarca yaralar.
Tüm şu aptalca savaşlar.
Çocuk kafamda her şeyden kaçtığım hayaller ve düşler.
İçinde yüzdüğüm sarı okyanusum,
tozlu buğday denizi kilerler.
Ve tozdan ıslanan gözlerimde bir dalıp,tavana nefes almaya çıkan tüm o kanbur balinalar.
18.43 çocukluğum kaç yaşındasın söyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder