30 Temmuz 2009 Perşembe

ding dong...


küçük bir çocukken , hiç tanımadıgımız bir evin kapısına gidip zili çalıp kaçmak ve delicesine koşmak cesaret demekti bizim için çocuk dünyamızda...zile basmak arkasından delice bir heyecanla koşmaya başlamak...koşmak ve tüm kalbinin gögsünü delip çıkıcakmışcasına atışıyla asla durmamak...sürekli koşmak ; kimin çıkacagını , kovalayan biri var mı yada sizi farkettiler mi asla bilmeden sürekli koşmak...rekorlara koşuyormuşcasına ,uçarcasına delice koşmak...hem koşmak hem korkmak hemde anlamsızca ama tarifsiz bir tad ve büyüklükte kahkahalar atmak...

mutlu olmak delicesine her koşulan adımda...sizi asla bulamayacak olan o tanımadıgınız kapının sahibinden , sizi sakladıgını ve kimsenin bulamayacagını düşündügünüz yere kadar nefes nefese koşmak...deli taylar gibi dört nala durmadan...neyden kaçtıgını asla bilemedigin bir koşunun maratoncusu olmak...çocuk olmak...her nefesinizden zevk almak...büyüdüm artık...çok büyüdüm...adımlarım büyüdü..gözlerim büyüdü...gözyaşlarım büyüdü...ben büyüdüm...şimdi ölümün kapısına gidip zilini çalmak istiyorum bu tanımadıgım kapının...ve bu sefer kaçmadan kapının önünde öylece durmak...kapının açılışını izlemek...açanın gözlerinin içine bakmak ve saklanmak istiyorum...her nefesimden vazgeçerek...artık sobelenmek istiyorum...bilerek bile olsa...ding dong ! ! !

Hiç yorum yok: