24 Haziran 2010 Perşembe

geceye zindan yağıyor gökten düşen yağmurlar...


geceye figan esiyor rüzgarım nefeste,
geceye zindan yağıyor gökten düşen yağmurlar...
sokağın taşlarına inat,
boğuluyor yükselen arnavut kaldırımlar tek tek...
geceye figan esiyor rüzgarım nefeste,
geceye zindan yağıyor gökten düşen yağmurlar...
sesimde pencereme yansımış kederli bir uğultu
dövüyor yüreğimi,
nefesimde yaldızlı bir karanlık dahada kararıyor
ağzımdan ellerime düşüp...
geceye figan esiyor rüzgarım nefeste,
geceye zindan yağıyor gökten düşen yağmurlar...
susuyor sokak çatılardan düşüp...
esiyor sessizlik rüzgarı saçlarından öpüp...
sabahı açıyor bir çoban yıldızı
şafağına erken kurup saatini...
vakitsiz öten horozu başından öpüyor bir soğuk bıçak
çeliğine küsüp...
geceye figan esiyor rüzgarım nefeste,
geceye zindan yağıyor gökten düşen yağmurlar...
sabah geceye küsüp bu dünyayı terkediyor...
güneşin soğuk bedenine sarılıp uyuyor
gecede suyun yatağına uzanan ay...
ve ölüm güneşe ne kadar da yakışmıyor...
yinede ölümü üzerinden çıkarmıyor,
inatla giymeye devam ediyor soğuk cesedi bu yıldızın...
başın sağolsun gündüz...
geceler sensiz artık ne kadar da dümdüz...

Hiç yorum yok: