29 Kasım 2010 Pazartesi

taş'a tutulan ellerimin kenti...


taş'a tutulan ellerimin kenti...
filistin'in yalnızlığı ceplerim...
cesareti delilik sayılan aslan yürekli çocukları...

çelişki mi...
yapma ne olursu'n...bari sen anlamayan olma...
yılların yazısı var oysa sağ kenarda...
ilki sonundakiyle aynı yolda...
çelişki mi...
yapma ne olursu'n...bari sen alnımda sıcak al boyası olma yüzümün...
vurma...

ne zevk alıyorsun ki bundan bilemedim...
yerden yere çarpılan sayılar,
yüzüme vurulan düz yazı makyajlı mısralar...
çelişki mi...
yapma ne olursu'n...bari sen köşedeki yalnızlığımda beni taşa tutma..

bu kaçıncı unuttum...
bu harp aşkı,bu savaş davulu noktaların uygun adım tanıklığı...
yaranı kanatan sen,tuz'un kahpeliği neden ben ;
anlayamadım...

bu kaçıncı unuttum...
şehrimi topa tutuşun gök yüzünden,barutundan merhameti söküşün...
duvarlarımı yağmalayan yüreğin neyi istiyor bilemedim,
oysa ki herşeyi bilen ben,cehaletin zırhı içinde kılıcımı yine çekemedim.
bilemedim neden...

unut tüm kitapları...
kitabı yok nefeslerimizin...
ve sayfası çevrilemez asla şiirlerin...
ayıracı gülüşün belki,nefrete sarılan çığlığın yada bulamadım...
cephanesi,pencerelere vuran sokak lambasının şavkı gözlerinin...
duvarlarımı dövme ey kumandan,
anlamaya çalış beni sadece...

yeter artık dur...
bitir savaşını benimle...
kendi cephenden bakma lütfen bu harb'e...
dinlemiyorsun beni hiç,ama hiç...etme...
kırmızı şapkalı ne ? lütfen küçülme...
masalı bin açıdan ikiye bölme...

saldırma bırak şu kendini yormaları göğüs kafesinden,
kalbini esir etme göğsün kafesine...

tek sen misin sanıyorsun YETER diye bağırmak haykırmak isteyen söyle.
bağırırken kağıdın yüzü gibi yırtılmak istiyorum hemde...
bu kaçıncı duvarlarımı topa tutuşun bilemedim...
halbuki herşeyi bilen ben,ne oldu ki acaba bana...

yapma,top yekün yağmalama kendini vururken gülle gülle yüreğimin şehrini...
yapma,yakma taş kaldırımların ıslanan kepazeliğini...

kibirle suçlanmak...ne kadarda acı...
varsa derhal soyunayım bu günahımı...
saldırma artık dur ne olur...
ne istiyorsan söyle ve al...
vurma duvarlarımı gözlerinden doldurduğun ŞAHİ'n ile...
kurşundan kalemini tutan avuçların,edirne...

yeter,ALLAH AŞK'INA yeter...
t/aşlarına kadar yakma isteğin hangi cehaletime gider...
dövme duvarlarımı,sonuçsuz yumruklarıyla ateş bakışlarının,nefret eden sözlerinin.
dövme...
istediğini söyle yeter...

2 yorum:

üryan dedi ki...

bazen kendini yük hisseder insan..
hâldir..
ve alıp kendini bir valize tıkmak ister..
bu da hâldir..

yük'ümü alıp sırtıma gitmek vakitidir..

... lar size emanet..

e.t. dedi ki...

iki'nin ironik iması güzel düşünülmüştü..
noktanın biri terkedip gitmişti sonsuzluğunu...
sırta alınası yoklukların tümüyle göçüldü sızı diyarından...
emanetler bırakıldı en yalanından...
yalnız bırakıldı dilde zaman,hasrette heyecan..
nakit harcandı cebinde biriken vakt-i zaman..
ve bir cep saatinin arkasına kazındı gökte tan.. .
'' gidilmeli '' dedi inanması güç olsada vicdan...
ten ağardı,tan kızardı utancından...
'' elveda '' dedi et koparken tırnaktan...
şeytani acıların koparılamayan isyanından...
dilinde ıslatıldı tüm sızılar...

'' elveda '' dedi et koparken tırnaktan..

elveda...
el veda.. .
el v eda..