1 Kasım 2010 Pazartesi

titrer çocuk bacaklarım...


yarim senden ayrılalı,
titrer çocuk bacaklarım...
düştü düşecek olurum bazı...
düşeyazarım...
düşmüşcesine korkuyla kavrulup,
düşe yazarım ...
tutsam tutunsam kurur tutunduğum dal,
kırılır düşer tutuştuğum el yamacımda...

yarim senden ayrılalı,
titrer çocuk bacaklarım...
ıslanır kardan sıyırdığım nacaklarım...
üstü çıplak cümleler kurarım akşam ayazına karşı...
bir ocak gecesi üşüyen adımlar gibi ağlar gözlerim...
üşümez yazılıp düşen satırlarım yinede ...
titremez mısralarım...

yarim senden ayrılalı,
titrer çocuk bacaklarım...
itlere sarılır uyur sokakta kurduğum düşlerim...
kaldırımlar satırbaşı yüreğime...
yinede küçük harf başlarım ben ağlamalara...

yarim senden ayrılalı,
titrer çocuk bacaklarım...
taş merdivenlerden yuvarlanır dilimde sözlerim...
üşüyen pencereden bir gurbet buğulanır yükselir...
sıcacık bir mısrayı hohlarım soğuk yüzüne o vakit...
iki damla ağırlaşır akar cam yüzünden süzülüp gülüşüne.

yarim senden ayrılalı,
titrer çocuk bacaklarım...
zalım teline düşer bağlamada keskin mızrabım...
bam teline asarım,
kurusun için kan mendilimi yüreğimden sürüp...
sazım yüzünde bir damla gam kokulu nem...
ve bağlamamın kağıdına kalem olup düşer parmağımdan tezenem.

Hiç yorum yok: