Ey güneşin çocuğu,
Yelelerin ışıl ışıl parlıyor gün doğumunun uçurumunda ey kibrin aslanı,
Avlana avlana kalmadı hiç yeşili ağaçların,
Mavisi derelerin,canı masumların...
Sustu şimdiye dek filler,zürafalar ve zürefalar...
Dedelerin böyle değildi senin,
Bilirlerdi toprakta,sularda ve mavi gökte yazılı olmayan tüm kadim kanunları...
Ey güneşin çocuğu,
Yelelerin ışıl ışıl parlıyor gün doğumunun uçurumunda ey kibrin aslanı,
Kazıyorsun şimdi kaçıp kendi çukurunu,
Saklanıyorsun yaptıklarından utanıp belki,
Bilmiyorum.
Canı acıdı yaşayan herkesin,
Çürüdü tüm kökleri toprağın,
Uçtu daha sıcak diyarlara,
ve geri dönmedi bir daha tüm o kovaladığın avladığın göçmen sular...
Şimdi peşine düşmüşsün geriye kalan yarınların da,
Kalan bir damla suyu da kan ile zehredip çöl edeceksin belli ki...
Yazık.
Aklını kullan lütfen,
Bir saniye bile olsa kullan lütfen başının içindeki o eşsiz kainatını...
Elinde tanrından hediye en bereketli altın toprağı bu yaşadığın cennetin,
Sen altındaki bir küp parlak demir için söküp yakıyorsun zeytin ağaçlarını,kuşunu,yarınını,cennetini...
Yazık.
Lütfen,aç artık gözlerini...
Ey güneşin çocuğu,
Yelelerin ışıl ışıl parlıyor gün doğumunun uçurumunda ey kibrin aslanı,
Kafanı kesip duvarına asacak binlerce seferdir olduğu gibi Tanrı'n,
Ve adını sadece bir günah,bir hata olarak anacak her baktığında duvarda sana başını kaldırıp...
Yapma.
Dur artık...
10.53 benden;susan,gözünü kapatan her günahkar şeytana...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder