Yüzümde yalancı rüzgarları yazın.
Dönüyor plastik yel değirmenleri karşımda,
Don kişotuyum zamanın,ama şimdi.
Kandırılası zavallıları suluyor her gün paslı musluğundan dikdörtgen siyah bir tv.
Yüzümde yalancı rüzgarları yazın.
Dönüyor plastik yel değirmenleri karşımda,
Don kişotuyum aşkın...
İçimde sıcak kan içmek isteyen bir canavar esir göğüs kafesimin ardında,
Vampiriyim genç taze kokusunda incecik güzel boynunun.
Kimi içsem sensin sanki,
Kimi öldürsem yeni bir sen doğuyor kollarıma...
Yüzümde yalancı rüzgarları yazın.
Dönüyor plastik yel değirmenleri karşımda,
Don kişotuyum ruhunun,
Ve atımın adı bir kedinin ismi...
Tutulmuşum sana,tutulmuşum rüzgarına.
Ağrım var,
Kıpırdayamıyorum.
Ağrıyor sırtımda bile kalbim.
Hamalıyım uzun süredir yüreğimin,
Sorsan bilime aynı ağırlığı ama,
Ben bir deveyi taşıyorum sanki bitmeyen piramitlerin tepesine,
Hörgücünde mektupların dolu yükümün.
Ben taşırken çıkmış devenin üzerine mor bir sincap,
Durmadan kulağıma seni okuyor...
Birileri ee bu büyü artık diyor,kara büyü hatta,
Oysa bu gözlerime gümüş bir ay gibi ışıl ışıl parlıyor...
Bir şey demiyorum,
Susuyorum,
Bıraktım tüm cevap vermeleri.
Birileri ee bu büyü artık diyor,
Ben ne yapsam nafile,
bir türlü büyüyemiyorum...
09.37 saplantılı oyuncak peluşlar çöplüğü.
bir doğma günü partisi.
çingene pembe turkuaz mavi bir kederler punch'ı...
içmiyorum bir yudum bile rengine rağmen...
ezelden sarhoşum zaten,
içimde kederden bir okyanus var; ve içinde yüzen gök mavi kanbur bir balina kurtarıyor her seferinde boğulmaktan beni...
ne zaman geri dönsem yaşamaya,
gözlerimden yağıyor denizler ve yükseliyor git gide gezegendeki sular yeniden ve yeniden...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder