Kraliçe tacını taktın belki çoktan victoria'm,
Devletin keskin kılıcını kaldıramıyor belkide artık kral baban.
Dünya,iki yakası biraraya gelmez mavi bir şehir bence,
Diğer yakasına kaçmışsın duyduğuma göre,
Yeşil sarayına çekilmişsin pazar ilahilerinin.
Sistine'nin orgunu çalıyormuş sihirli mürid parmakların...
Oniki mavi kartal konuyor ellerinden uçup muhafızlarının göğsüne şimdi.
Başına portakal çiçeklerinden bir taç örüyor melek annen,
Boynunda ışıl ışıl bir Türk kolyesi,
Ve heryer bembeyaz güller ile duvarlanıyor sanki.
Çocuklar koşuyor kalabalık koridorlarında yarınların...
Yeşil sarayına çekilmişsin pazar ilahilerinin.
Sistine'nin orgunu çalıyormuş sihirli mürid parmakların...
Ben,mekkenin çölünde yürüyen bir çoban her gün sevdasını güden kumlar denizinde...
Küreğini düşürmüş kaybetmiş bir sandal maviyle dans eden göklerde...
Kraliçe tacını taktın belki çoktan victoria'm,
Devletin keskin kılıcını kaldıramıyor belkide artık kral baban.
Bulmuşsun kendine göre birini duydum ki,
Yaklaşmışsın ve hatta cennetin limanına beyaz tüllerden düşten yaldızlı geminin atıp bağlamaya hasırdan yüreğini...
Küçüldüm,küçüldüm,yok olana kadar küçüldüm ama yok olamadım inan,
Kafkanın böceği vardı kaçacak belki,
Benim bit'imin dişine takılmış bir ekmek kırıntısı sanki,
Yine de kurtulamadım bu kederden ezeli...
Kraliçe tacını taktın belki çoktan victoria'm,
Devletin keskin kılıcını kaldıramıyor belkide artık kral baban.
Benden kopartıp aldığın,
Zindanda kararan yüreğimi yıka
ve hançer vur dudağından bir damla zehrini sağıp,
Son bulsun içinde kalan umut ve kan artık,
kanayıp son bulsun nefesleri...
14.14 güle güle kraliçem, seni seviyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder