taş'a tutulan ellerimin kenti.
filistin'in yalnızlığı ceplerim...
Delik deşik uykuda dahi düşlerim.
Ve cesareti delilik sayılan aslan yürekli çocukları bu kentin.
Dedelerine kırgınım ve kızgınım ama bu simdi başka,
yapma ne olursun,bari sen anlamayan olma.
yılların sızısı var oysa o tertemiz sol kenarda...
ilki sonundakiyle aynı yolda.
bari sen alnımda sıcak al boyası ile,resmi cinayeti olma kan ile bombalanan yüzümün.
Ne olur yeter artık vurma temiz düşlerimi.
Her gün yerden yere çarpılan sayılar,harfler ve hipokrattan asla tutulmayan yeminler.
yüzüme vurulan düz yazı yalan haberler,
ve makyaj yapılan zaten ölü mısralar...
bari sen köşedeki yalnızlığımda beni taşa tutma.
bu kaçıncı unuttum...
bu harp aşkı,bu savaş davulu noktaların uygun adım tanıklığı.
yaranı kanatan sen,tuz'un kahpeliği neden ben o kanlı yalanında,anlayamadım.
bu kaçıncı unuttum,
şehrimi topa tutuşun gök yüzünden,
barutundan merhameti bile söküşün.
duvarlarımı yağmalayan yüreğin neyi istiyor bilemedim,
Hangi iman açıklayabilir Canan'ın emanet verdiğini izinsiz,merhametsiz söküp almayı...
Bir elma için inmedin mi sen yere,şimdi O'ndan can çalmak niye.
Düştüğün yerlerin daha da dibi var mı düşün ve söyle.
oysa ki herşeyi bilen ben,ipekten cehaletimin zırhı içinde kılıcımı yine de çekemedim.
unut tüm kitapları,
kitabı yok nefeslerimizin...
ve sayfası çevrilemez hiçbir zaman,
Canan'dan asla anlamadığın o şiirlerin...
ayracı,nefrete sarılan çığlığın yada inan ne desem bulamadım...
Ve aç suretimle beraber;
tek cephanesi,pencerelere vuran kırık sokak lambasının şavkıdır kundaktaki evladımın gözlerinin...
duvarlarımı dövme ey kumandan,
yeter artık dur ne olur.
bitir savaşını benimle.
kendi cephenden bakma sadece bu harbe.
dinlemiyorsun beni hiç ama hiç,
etme.
kırmızı şapkalı kız ve ne ? lütfen küçülme.
masalı bin acıdan kesip ikiye bölme...
saldırma bırak şu kendini yormaları göğüs kafesinden,
kalbini esir etme göğsün kafesine...
tek sen misin sanıyorsun YETER diye bağırmak haykırmak isteyen söyle.
bağırırken kağıdın yüzü gibi yırtılmak istiyorum hem de...
bu kaçıncı duvarlarımı topa tutuşun bilemedim...
halbuki herşeyi bilen,savaşan ve daima yenen ben, "ne oldu ki acaba bana" bile diyemedim...
yapma,
top yekün yağmalama sinemdeki düşü,
vururken gülle gülle yüreğimin şehrini...
yapma,
yakma,kalbindeki taş kaldırımlarını bile kan ile ıslanan bu Allahsız kepazeliğinin...
kibirle suçlanmak...ne kadar da acı oysa.
varsa derhal soyunayım bu günahımı.
Zaten kalmadı üzerimde bana bile ait olmayan dışında ne bir an,ne bir can.
vurma duvarlarımı kinlerinden doldurduğun o kutsal vicdansız ahın ile,
Ve kurşunlardan,yanan kurşun kalemini tutan avuçlarında,
yapayalnız Gazze...
yeter,ALLAH AŞK'ına yeter...
t/aşlarına kadar yakma isteğin söyle hangi ölüm ile söner...
dövme duvarlarımı,sonuçsuz yumruklarıyla ateş bakışlarının,nefret eden sözlerinin.
dövme artık kendi yalnızlığını bizim üzerimizden...
Ağlayan duvarlar mı yüzünü döndüğün,
duvarların da mı ağlıyor yaptıklarına yoksa artık,
susarak suladığın yalanlar mı kana susayan söyle...
Elinde ateşten bir gömlek,
Ve tüm hızıyla durmaksızın dönen şu bizlere çok kızgın yalnız gezegen,
Dursa bir an,
Ve dönse tersine aniden,
Elinde büyüttüğün o kindar ateş bile,
önce seni yakıp külün ile secde eder,
Sen istediğini söyle ondan sonra ne farkeder,
gayrı yeter...
09.52 eskilerden,çok eskilerden.söylenmesi gerekenlerden.merhametsiz ateş,kendini de yakıp sönmeye mahkumdur...
* eski bir yazımı yeniden paylaşıyorum.