Bu sekizinci mektup,
Binlerce sayfa uçuştu aramızdaki rüzgarlarda,
Yüzlerce mektuba sandık oldu camdan şişeler, aramızdaki okyanuslar boyu...
Karbeyaz gönlünüzün bir adım dahi atılmamış patikalarında,
zirvenin zor beyaz cehenneminde,
Eşsiz ruhunun kar yangınlarında yanmaya hazırım sevgilim.
Ve bilmeni isterim ki,
İçinizdeki yersiz hisler,korkular gönlüm için mevsimsizdir...
Bu sekizinci mektup,
Bana doğru yürüdüğünü hissettiğim günlerde hayalimde adımlarını düşleyip sayıyorum,
Çocuklar gibiyim,bağışla...
Bazen bekliyorum,gelmiyorsun.
Geldiğin zaman anlatırsın nedenini bana mektubunda,biliyorum.
Bunun huzurunu bile düşünüp uyumayı seviyorum.
Bu sekizinci mektup,
İçimi ısıtan ayları var sevdamızın,
Mangaldan geçtim çok oldu,
Bir demir ocağı yüreğim,avuçlarım...
Ruhum denize giriyor seninle ocağında bu şehrin sevgilim.
Semti kaçtığımız,saklandığımız günleri var sevdamızın,
Bir bina kule olur gözümüzde,
Bir kulenin en tepesinde ayrılıp,elele yürüdüğümüz ayrılıklarımız var bizim...
Bu sekizinci mektup,
Bu ayrılıklar,tüm bu uzaklıklar içimizde mevsimsizdir sevgilim,
Kalbini bahar tut sen...
Bu sekizinci mektup,
Kalemim ağaçtan,sana yazdığım cümlelerim,
ve tüm sana uzanan ördüğüm yollar kurşunlardan kalem sevgilim...
Silgiler,tek canavarı hayallerimizin yani.
Beni içime dogru katla sevgilim,sihrim silinip kaçmasın.
Bu sekizinci mektup,
Yolun başında tüm düşlerim.
Bala inanmak çok zor sevgilim bu zamanda,
Yalan tüm inanmalar,yalan onca hazlar ve tatlar...
Ama ben sana çiçek topluyorum yine de,
Yanık kanadımla uçabildiğim kadar...
Bir şifa balı,
bu sevmek,bu sevda,bu bu bu her neyse işte eğer...
Hayır hayır sakın,bir çay kaşığı bile fazla,
Bir göz yaşın kadarı,inan her yeri yemyeşil etmeye yeter...
Bu sekizinci mektup,
İlk kez içimdeki kalenin kapılarını birine bu kadar ardınca açıyorum.
Birkaç denemem oldu daha önce sonu pişmanlıkla biten,yalan yok.
Senin uğruna son kez yapıyorum bunu belkide.
Kaybetme pahasına olsa da her şeyi,
Bir sonu,dudaklarından öper gibi kapatıyorum tüm olacaklara gözlerimi.
Ne olursa olsun artık yeter çağı çocuk ömrümün sanırım...
Ve bunu çok çok iyi bilsem de,
Durduramıyorum kendimi,
kellemi koltuğa alıp bekliyorum seni.
Bu sekizinci mektup,
Kara göründü sevgilim.
Limanda,bir doktor ve bir baba seni bekliyor...
Fırında tarçınlı bir kurabiyenin kokusu seni çağırıyor usul usul ve kibarca...
Bu sekizinci mektup,
Çöpe atılamaz dünlerin mirasları,
hala koynumuzda çocuklar gibi ağlıyor...
17.48 koynumuzda hayallerimiz var sallayıp büyüttüğümüz sevgilim.koynumuzda çocuklar misali koşup oynayan hatıralar uyanıyor nefeslerimiz ile...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder