Bilirsin beni,
Bir odanın kuytusunda yada
Bir salonun saklanmayan tül akşamında,
Soyunmuşum sana,
Dökmüşüm yapraklarımı bir kışımdan bir yazımdan,
Çırılçıplak karşındayım belli ki.
Daha ne kadar kalayım bilmiyorum,
Kaç kitap yakayım gözlerine,ısınman için umutlarının kibrit kutusundan...
Bilirsin beni,
Pilavlı akşamların en çapkınıyım,
Doymam asla,
Ve tüm çatılar benim çayırım don kişot üryanlığımda...
Bilirsin beni,
Yattım mı yatağa karşında susmam asla,
Bir de sokağın lambası soyuyorsa gözlerimde seni bana.
Dilim,afrodizyağı azgın dört nala ruhumun.
Ve binsen yüzü koyun hayvanlığımın sırtına yeniden sen,
sıcacık mabedin heyecanını yakıp atsa güp güp yangın yeri sırtımda.
Ben göklerin kemiklerini kırsam kafesimi parçalayıp,
kapalı gözlerimin ve uyuyan huzurumun ardında.
Bilirsin beni,
Hiç bir doygunluk,doyurmaz seni benim açlığım kadar...
Sen victorusun bu hikayenin ve ben canavarıyım bu aşkın sevgilim.
02.37 aç kaldım sonsuz meyve bahçelerinde tanrıların.koparmadım korktum ölü dut kurusu dudaklarını dalından.Tırmanıp ısırdım göğsünden tüm günahları,yine de ayırmadım dalından asla kutsal elmanı.yeşil yaprağından nefes alırken hala sen,çiğnedim ruhuna yaslanan taze tenini...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder