Yarama tuz döksün maviden gök yüzün,
mavilerden mavi beğen,o içimde yaşamayı tutuşturan kuş tüyü misali yüzünde uçuşan gülüşün...
Bir lokma bir hırka tek mirasım.
Yolda çıplak ayak tüm sızılarım.
Her gedik bir yuva kapısı,
Kuruyan ekmekler krallığı içimde şu karınca sarayım.
Sular yağıyor tepesinden göğün,baharlarımın üzerine.
Çividen yatak aşkın,
Olsun,
Uzanmışım henüz dalında koparılmamış pamuk sesinin üzerine.
Ve en güzel uykum ezelimden beri hala,
karanlıklarda görmesem de yüzünü,
gülüşünün sesi...
Çıplak ayak çöl yürüyor umutlarım,
Ama yaralarım sadece kalbimde,
açıyorlar keder dalımda her adımımda yeşil yaprak,
Tek şifam,kara merhemim,
fırtınalardan dudaklarına sığındığım anlarda kuş gönlümde,
nefesinden derebildiğim bir lokma nefesin ciğerimden yüreğime sürebildiğim...
Mevsim kış çölümde,
Aynı soğuk yangınlar dağlıyor hep beni.
Günler sıcak cehennemi yaşamanın,
Ve geceler soğuk cezası tüm bu günahların...
Uslanmamış ölümler mezarlığı ardına kadar kapanmış gözlerimde rüyalarım,
Her gece yeniden yeniden yeni bir sonla rahmete düşüyorum,
Uçsuz bucaksız bir savaş kafamdaki,
Açık büfe pişmanlıklar kesmiş boğmuş birbirini ve toprağa uzanmış binlerce beden,
Ölümü görebildiğin koklayabildigin sonsuz bir çayır,sonsuz bir kumsal bu açık büfe ölümler mezarlığı,
Ve tüm kabirler benim...
10.13 söyler misin bana sevgilim,
şimdi seni nasıl istersen öyle uyutayım ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder